🐽 Yeni Dijital Çağ Kitap Özeti
7DT7J6. Bilişimin tüm sektörlerin ortak buluşma alanı olarak sanayi ve ticaretin gelişiminde katalizör ve hızlandırıcı bir rol üstlendiğini söyleyen TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Erman Karaca, krizlerden en hızlı etkilenen sektörler arasında yer aldıklarına dikkat çekiyor. COVID-19 salgını, teknolojinin her alanda öne çıkmasına yol açtı. Gerek işlerin, gerekse iletişimin sürdürülebilirliği açısından dijital dönüşümün önemini bir kez daha anladık. Bilgi teknolojileri, telekomünikasyon, yeni medya, internet ve tüketici elektroniği alanlarında faaliyet gösteren 200’e yakın kurumsal üyesiyle sektörün yüzde 95’ini temsil eden Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği- TÜBİSAD, bugün 140 milyar TL’nin üzerinde bir hacimle, bilgi ve iletişim teknolojileri sektörünün Türkiye’nin geleceği için stratejik önemini ortaya koymayı hedefliyor. Türkiye’de dijital ekonomiye dönüşüm sürecini hızlandırmak için birçok alanda çalışmalar yapan dernek, yakın zamanda ise her yayınlanacak Dijital Dönüşüm Endeksi’ni hayata geçirmeye hazırlanıyor. Sektörün gelişimini sorduğumuz TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı K. Erman Karaca, bilgi ve iletişim teknolojileri BİT sektörünün son beş yılda, ülke ekonomisinin büyümesinin üstünde, yılda ortalama yüzde 17 oranında büyüme kaydettiğini söylüyor. Bilişim sektörünün, tüm sektörlerin ortak buluşma alanı olarak sanayi ve ticaretin gelişiminde katalizör ve hızlandırıcı bir rol üstlendiğini söyleyen Karaca, çoğunlukla yatırım ağırlıklı olmakla birlikte, krizlerden en hızlı etkilenen sektörler arasında yer aldığına da dikkat çekiyor. Karaca, içinde bulunduğumuz yoğun dijitalleşme’ sürecini şöyle değerlendiriyor Geleceğin çalışma modeline geçiş beş yıl hızlandı “Koronavirüs süreci bittiğinde kuşkusuz hiçbirimiz kaldığımız yerden devam edemeyeceğiz. Bu noktada dünyada siyasi, ekonomik ve sosyal hayatta dengelerin değiştiği; dijital çağın tam anlamıyla başladığı, sürdürülebilirliğe yönelik çalışmaların hız kazandığı bir dönemin bizleri beklediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bu pandemi tüm dünyada teknoloji farkındalığı artarken, dijital dönüşüm sürecini de hızlandırdı. Biz bu değişimi önümüzdeki 5-10 yılda bekliyorduk; ama bilişim sektörü ürün ve çözümlerinin salgına karşı etkili kullanımı sayesinde, geleceğin çalışma modeline geçiş ortalama 5 yıl hızlandı.” Geleneksel eğitim tarih olacak “Eğitim sektöründe, büyük kampüs binalarına artık ihtiyaç olmadığı gibi, önceden belirlenmiş müfredata da artık ihtiyaç olmayacak. Yılın belli dönemlerinde eğitim yerine, çevrimiçi eğitimler ile zamansız ve mekânsız eğitimler tercih edilecek. Böylece elektrikten, ısınmadan, bakımdan, güvenlikten tasarruf edilecek. Çevrimiçi eğitimlerle herkes eşit bilgiye, her zaman her yerden erişebiliyor olacak. Öğrenciler artık bir okuldan ve belli eğitimcilerden değil, birçok okuldan dilediği eğitimciden ders alabilecekler. Standart olarak bildiğimiz geleneksel eğitim artık tarih olacak.” Hız, kalite, fiyat ise eskisinden çok daha iyi olacak “Dijitalleşme, işe gidip gelmek için oluşan trafikler ve karbon salımı gibi unsurların tümüne etki ediyor. Fiziki toplantıların yerini sanal gerçeklik ile yapılan toplantılar alıyor. Hatta yakında, AR gözlüklerle sanal ortamlarda yapılacak toplantılarda karşımızdaki hangi dili kullanırsa kullansın biz kendi dilimizde anlayabileceğiz. AVM’ler yerlerini 7/24 hizmet veren online alışveriş sitelerine bırakacak. Lojistik firmaları otonom araçlar, drone’lar olmak üzere yenilikçi çözümler sunacak. Hız, kalite, fiyat ise eskisinden çok daha iyi olacak.” Yazılım ve bilişim sektörü de desteklenmeli“Yaşadığımız bu olağanüstü durum hangi sektörleri temelden olumsuz etkilediyse, o sektöre hizmet veren yerli yazılım ve bilişim şirketlerini de aynı boyutta olumsuz etkiledi ve yakın gelecekte de etkilemeye devam edecek. Bu nedenle, yazılım ve bilişim sektörünün de ülkemizin olumsuz etkilenen diğer sektörlere uygulayacağı tüm desteklerden yararlandırılması yaşamsal önem taşıyor”.Sağlık ordumuzun ardındaki görünmeyen kahramanlar“COVID-19 virüsüne göğsünü siper eden sağlık ordumuzun arkasında pek çok sektörden görünmeyen kahramanlar olduğu gibi bilişim sektöründen de kahramanlar yer alıyor. Bu süreçte her şeyin dijital olarak kontrol edildiğini düşünürsek, bugün IT çalışanları olmasa ambulanslar yönünü bulamayabilir ya da yönlendirilemeyebilir, hastanelerimizde pek çok cihaz çalışmayabilirdi. Ayrıca yapay zekâ hayatımızın her alanında olduğu gibi sağlıkta da devrim yaratıyor. Yapay zekâ, algoritmalar, makine öğrenmesi tıpta her alanda doktorların yardımcısı oldu.” 2023 yatırım hedefi 5 milyar TL “TÜBİSAD’ın 2018 yılı bilgi ve iletişim teknolojileri sektör büyüklüğü raporuna göre sektör yüzde 15’lik büyüme ile 131,7 milyar TL’lik hacme ulaştı. Bilgi teknolojileri yüzde 15,2’lik büyüme ile 44,7 milyar TL’ye, iletişim teknolojileri ise yüzde 14,9’luk büyüme ile 86,9 milyar TL’ye ulaştı. Sektörün ihracat performansı TL bazında yüzde 14’lük büyüme ile milyar oldu. İhracatı 1 milyar doları, istihdamı 139 bini aşan ve son yirmi yılda 16 milyar dolar uluslararası doğrudan yatırım çeken bir sektörümüz var. Sanayi ve Teknoloji stratejisi 2023 dokümanına göre teknoloji tabanlı yatırımların büyüklüğü 2018 yılında 60 milyon dolar oldu. 2023 hedefi ise 5 milyar Türk Lirası olarak belirlendi.”
Teknoloji kapımızı çaldı ve içeri izinsiz girdi, Peki, sizce buna kayıtsız kalmak mümkün mü? Kayıtsız kalmayan ülkeler çoktan uluslararası başarı elde etti bile. Biz de öğrencilerimize teknolojik bir eğitim ortamı sağlayıp PISA, TIMSS ve PIRLS gibi uluslararası sınavlarda ilk sıralarda neden olmayalım? Üreten öğretmenler olarak üreten öğrenciler yetiştirmek için öğrencilerinizle en çok yaptığınız etkinliklerde başlamaya ne dersiniz? Derslerinizde en çok neler yapıyorsunuz? Konu anlatımı, testler, bulmacalar, yarışmalar ve daha niceleri... Sınıf panolarını düşünün, sınırsız bir kapasiteye sahip olmasını ister misiniz? O zaman Padlet ile sınırsız bir dünyanın içine girebilirsiniz. Her hafta içinde videoların, bağlantı adreslerinin, seslerin ve yüzlerce sayfası olan dosyaların olduğu dijital panolar hazırlayacaksınız ve bir hafta önce yaptığınız pano asla çöp olmayacak, arşivlenecek. Bunu hayal edebiliyor musunuz? Hayal edin; çünkü Storybird ile de her bir öğrenciniz yazar olacak ve her birinin kendine alt bir hikâye kitabı olacak. Kahoot ile herkesi harekete geçireceksiniz. Heyecanın dorukta olduğu yarışmalar düzenleyecek yarışırken öğreneceksiniz. Konu anlatımlarınızı yaparken tahtaya ne çizsem ya da akıllı tahtaya hangi görüntüleri getirsem derdiniz de olmayacak. Prezi ile film ve animasyon tadında sunumlar hazırlayacaksınız ve bu sunumların içine dünyayı yerleştirebileceksiniz. Okul dışında öğrencilerle iletişiminiz hiç kesilmeyecek Beyazpano ile sanal bir sınıfınız olacak, bu sınıfı öğrencilerinizin yanı sıra veliler de takip edebilecek. Sınıfınızın içine pek çok şeyi yükleyebilecek ve hatta geniş bir kütüphane bile oluşturabileceksiniz.
Google CEO'su Eric Schmidt'ten""Her gün, teknolojik inovasyonlar sayesinde insanlar kendi kaderlerini şekillendirme fırsatı yakalıyorlar. Bu büyüleyici kitapta Eric Schmidt ve Jared Cohen, benzersiz deneyimleriyle bize yükselen getirilerin, artan katılımcılığın ve hakiki bir topluluk duygusunun geleceğinin tablosunu sunuyorlar, tabii bugün doğru seçimleri yaparsak..."-Bill Clinton-"Eric Schmidt ve Jared Cohen teknoloji ve dünya düzeni üzerine derin düşünceler sunuyorlar. Ulaştıkları bazı sonuçlara katılmasanız da bu kışkırtıcı kitaptan çok şey öğreneceksiniz."-Henry A. Kissinger -Google'ı küçük bir startup'tan dünyanın en etkili şirketlerinden birine dönüştüren Eric Schmidt ile Google Ideas'ın yöneticisi ve dışişleri bakanları Condoleezza Rice ve Hillary Clinton'ın danışmanlarından Jared Cohen, bilgi ve deneyimlerini birleştirerek gelecek hakkındaki en zorlu sorulara yanıt arıyorlar Gelecekte en güçlü kim olacak, yurttaşlar mı yoksa devlet mi? Teknoloji terörizmi kolaylaştıracak mı yoksa zorlaştıracak mı? Mahremiyetle güvenlik arasındaki ilişki nasıl olacak ve yeni dijital çağın bir parçası olmak için nelerden vazgeçmek zorunda kalacağız?Yeni Dijital Çağ ilham verici, kışkırtıcı ve merak uyandırıcı. Eric Schmidt Google'ın yönetim kurulu başkanıdır. ABD Bilim ve Teknoloji Danışmanları Konseyi üyesi ve aynı zamanda New America Vakfı Cohen Google Ideas yöneticisi ve Dış İlişkiler Konseyi'nde kıdemli üyedir. Ulusal Kontrterörizm Merkezi'nin Danışma Kurulu üyesidir.
“İçimizdeki Şeytan” adlı eserinde Sabahattin Ali’nin hayatı sorgulatan bir cümlesi vardır “”Bu hayatın bir manası olmak icap ederdi. İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı! Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı.” Sadece bu cümle dahi bizi derin düşüncelere sevk eder ve tek yaptığımız şayet yemek, nefes almak ve günlük işlere üstün körü devam etmek ise amaçtan yoksunluk anlamında ufak bir farkındalık yaşatır. Peki sizce yaşamımızın amacı nedir? Hayatımızdaki anlamı ortaya çıkaracak o çeşni nedir? Hadi bulduk diyelim bunu nasıl yapacağımıza dair bir vizyonumuz var mı? haftamınkitabı çıkalı 2 hafta olan, küresel düşünce lideri, eğitimci, danışman, koç ve yazar Dr. Oleg Konovalov’un EAEYayınları adına Optimist Yayın Grubu tarafından hazırlanan kitabı “Vizyonun Şifreleri İkna Edici Bir Vizyon Yaratmanın ve Hayata Geçirmenin Yolları”. Özetle şunu diyebilirim; kitap vizyon yaratılmasını ve geliştirilmesini dört adımlık basit bir süreç halinde anlatıyor. Farklılaştığı nokta ise yaratımını anlatıp, nasıl güçlendirileceğinden dem vurup, uyumlanma ve uygulamalar sonrasında ibreyi biz okuyuculara düşündürtmek için çevirdiği ve sağlam bir vizyona dair tüm detayları hap gibi sunduğu ana kadar başta Marshall Goldsmith olmak üzere topla 19 vizyoner iş insanın tecrübeleri ile zenginleştiriyor. Farklı sektör ve kuruluşları temsil eden 19 küresel vizyoner bir vizyona neden ihtiyaç duyacağımızı, nasıl uygulayacağımızı, nasıl etkili bir vizyonun oluşturulup, iletileceğimizi ve bununla bütünlük içinde nasıl yaşayacağımızı kendi deneyimlerinden hareketle hayranlık uyandıracak bir şeffaflıkta paylaşıyorlar. Yani ana fikir şu bir lider “vizyonun” gücünden yararlandığında, daha anlamlı bir iş deneyimi ve nihayetinde daha iyi bir yaşam yaratacaktır. “Kimler okumalı?” derseniz; -Kendi işini kuranlar ve kurmak isteyenler,-İş dünyasında savrulduğunu hissedenler,-Hangi bölümünü seçeceğine karar verememiş kariyerinin başındaki öğrenciler,-Varlığını komple sorgulayarak geleceklerini net ve ikna edici bir şekilde yeniden yazmak üzere derin farkındalıklar yaşayanlar,-Şirket anayasası veya amacını baştan yazacaklar,-Vizyoner bir lider olma becerisini geliştirmek isteyenler için faydalı olacaktır. Modern liderliğin vizyona ve dolayısıyla yön bulmaya bağlı olduğunu dikkate aldığımızda, başlanması gereken ilk adım bu noktada vizyonu oluşturmadan evvel net bir şekilde nasıl oluşturulacağını öğrenmek gibi duruyor. Açık ve yolda kalmayı sağlayacak bir vizyon oluşturmak ve basamaklarını yapılandırmak, iletişim tekniklerini tespit etmek ve liderlik meziyetlerine hizmet eder bir zemin hazırlamak yazar Oleg Konovalov’un rehberliğinde makul ve yapılabilir geliyor göze. Unutmadan, kitapta altı çizilesi yerlerin çokluğu bir yana, kağıdın ipek gibi kalitesinden ötürü kıyamadığımı da ayrıca paylaşmak isterim. Keyifli pazarlar dilerim. yaşamamacıvisionvisionaryleadershipvizyonerliderlikthevisioncodevizyonunşifreleri Özge Saygün Kimdir? Profesyonel Koç ACC, ACPC H2O Koçluk – Human to Organizations – Kurucu Ortak ICF Turkey Chapter – Projeler ve Araştırma Çalışma Kurulu haftamınkitabı pazarertesi koçlukkütüphanesi Sanayi Devrimi ile başlayan mekanizasyon/otomasyon süreci ve peş peşe gelen teknolojik değişim dalgaları sonrası, insanlık tarihinde benzeri görülmemiş bir refah düzeyi ortaya çıktı. Susskind, önümüzdeki yüz yıl içinde teknolojik gelişimin bizi her zamankinden daha varlıklı hale getireceğini, ancak bu gelişimin aynı zamanda insanlar açısından daha az işin olduğu bir dünya yaratacağını öngörerek buna hazırlanmamız gerektiğini vurguluyor. “Merak uyandırıyor… Düşünmeye sevk ediyor… Geleceğin ekonomisi hakkında kafa yoran tüm başkan adaylarının mutlaka okuması gerek.” ―The New York Times Book Review“Susskind okuyucuya teknolojik işsizlikle ilgili varsayımlar üzerinden yol gösteriyor. Tartışmaya girmek yerine açıklama yapıyor, akılcı bir yaklaşımla popüler ekonominin sesini yansıtıyor; bize neyin ne olduğunu anlatan zeki ve mantıklı bir ses.” ―The Guardian “İkna edici ve aydınlatıcı… İşgücünün karşısındaki meselelere karmaşık ama anlaşılır, iyimser bir yaklaşım.” ―Kirkus Reviews “Susskind’in kitabı tam zamanında yayınlandı, okumamak çok şey kaybettirir.” ―Booklist Bundan topu topu birkaç kuşak önce neredeyse tüm insanlar yoksulluk sınırında yaşıyordu. İnsanlığın en büyük derdi geçim sıkıntısıydı. 21’inci yüzyılda, bu defa maaşlı işler temeline dayanmayan yeni bir güvenlik çağı yaratmamız gerekiyor. Ve bunu yapmaya bugünden başlamamız gerekiyor. Daha az işin olacağı bir dünyanın ortaya çıkmasının tam olarak ne kadar süreceğini bilemesek de, bu yolda olduğumuzun somut göstergeleri ortada. Eşitsizlik, güç ve anlam problemleri belirsiz bir gelecekte gizlenmiş problemler olmaktan çıktı. Yaşanmaya, sorun yaratmaya, geleneksel kurumlarımızı ve yaşam tarzlarımızı sınamaya başladılar bile. Buna nasıl çözüm bulacağımız bize kalmış. Dr. Daniel Susskind teknolojinin, özellikle de yapay zekânın çalışma ve toplum üzerindeki etkisini araştırıyor. Oxford Üniversitesinde öğretim üyesidir. Çok satan kitaplar listesine girmeyi başaran The Future of the Professions kitabının yazarlarındandır. Çalışmanın geleceği üzerine TED’de yaptığı konuşma 1,5 milyondan fala izleyiciye önce İngiltere Başbakanlık Strateji Biriminde danışman olarak görev yapmış, Politika Biriminde de politika analisti olarak çalışmıştır. Kabinenin kıdemli danışmanlarındandır. Neyi, nasıl, ne zaman öğreteceğimizi yeniden belirlersek, eğitim, teknolojik işsizlik karşısındaki eldeki en iyi korunma yöntemi halini alır. —Çalışılmayan Bir Dünya, Daniel Susskind Sanayi Devrimi ile başlayan mekanizasyon/otomasyon süreci ve peş peşe gelen teknolojik değişim dalgaları sonrası, insanlık tarihinde benzeri görülmemiş bir refah düzeyi ortaya çıktı. Susskind, önümüzdeki yüz yıl içinde teknolojik gelişimin bizi her zamankinden daha varlıklı hale getireceğini, ancak bu gelişimin aynı zamanda insanlar açısından daha az işin olduğu bir dünya yaratacağını öngörerek buna hazırlanmamız gerektiğini vurguluyor. “Merak uyandırıyor… Düşünmeye sevk ediyor… Geleceğin ekonomisi hakkında kafa yoran tüm başkan adaylarının mutlaka okuması gerek.” ―The New York Times Book Review“Susskind okuyucuya teknolojik işsizlikle ilgili varsayımlar üzerinden yol gösteriyor. Tartışmaya girmek yerine açıklama yapıyor, akılcı bir yaklaşımla popüler ekonominin sesini yansıtıyor; bize neyin ne olduğunu anlatan zeki ve mantıklı bir ses.” ―The Guardian “İkna edici ve aydınlatıcı… İşgücünün karşısındaki meselelere karmaşık ama anlaşılır, iyimser bir yaklaşım.” ―Kirkus Reviews “Susskind’in kitabı tam zamanında yayınlandı, okumamak çok şey kaybettirir.” ―Booklist Bundan topu topu birkaç kuşak önce neredeyse tüm insanlar yoksulluk sınırında yaşıyordu. İnsanlığın en büyük derdi geçim sıkıntısıydı. 21’inci yüzyılda, bu defa maaşlı işler temeline dayanmayan yeni bir güvenlik çağı yaratmamız gerekiyor. Ve bunu yapmaya bugünden başlamamız gerekiyor. Daha az işin olacağı bir dünyanın ortaya çıkmasının tam olarak ne kadar süreceğini bilemesek de, bu yolda olduğumuzun somut göstergeleri ortada. Eşitsizlik, güç ve anlam problemleri belirsiz bir gelecekte gizlenmiş problemler olmaktan çıktı. Yaşanmaya, sorun yaratmaya, geleneksel kurumlarımızı ve yaşam tarzlarımızı sınamaya başladılar bile. Buna nasıl çözüm bulacağımız bize kalmış. Dr. Daniel Susskind teknolojinin, özellikle de yapay zekânın çalışma ve toplum üzerindeki etkisini araştırıyor. Oxford Üniversitesinde öğretim üyesidir. Çok satan kitaplar listesine girmeyi başaran The Future of the Professions kitabının yazarlarındandır. Çalışmanın geleceği üzerine TED’de yaptığı konuşma 1,5 milyondan fala izleyiciye önce İngiltere Başbakanlık Strateji Biriminde danışman olarak görev yapmış, Politika Biriminde de politika analisti olarak çalışmıştır. Kabinenin kıdemli danışmanlarındandır. Neyi, nasıl, ne zaman öğreteceğimizi yeniden belirlersek, eğitim, teknolojik işsizlik karşısındaki eldeki en iyi korunma yöntemi halini alır. —Çalışılmayan Bir Dünya, Daniel Susskind Kovid-19 salgınıyla birlikte bütün dünyada ofis çalışması büyük ölçüde uzaktan/evden çalışmaya dönüştü. Salgın, son yıllarda dijital teknolojilerin gelişmesiyle zaten yaygınlaşmakta olan evden çalışmayı, birden pek çok kuruluşun en önemli gündem maddelerinden biri haline getirdi. Şimdi ekonomiler yavaş yavaş açılırken, genel kanı uzaktan çalışmanın ülkeler ve işletmeler arasında farklılıklar göstermekle birlikte değişik boyut ve biçimlerde daha da yaygınlaşacağı yönünde. Optimist Yayın Grubu olarak hazırladığımız bu “SESLİ KİTAP”la, sizi uzaktan çalışmanın yaratacağı sorunlar ve çözüm önerileri üzerinde birlikte düşünmeye davet ediyoruz. Saygılarımızla, Optimist Yayın 412 72 13 “SESLİ KİTAP — Uzaktan Çalışma – Sorunlar ve Çözüm Önerileri” dilerseniz buradan dinleyebilir, dilerseniz aşağıdaki linkten ücretsiz indirebilir ve dostlarınızla paylaşabilirsiniz. Merhaba, Kovid-19 salgınıyla birlikte bütün dünyada ofis çalışması büyük ölçüde uzaktan/evden çalışmaya dönüştü. Salgın, son yıllarda dijital teknolojilerin gelişmesiyle zaten yaygınlaşmakta olan evden çalışmayı, birden pek çok kuruluşun en önemli gündem maddelerinden biri haline getirdi. Şimdi ekonomiler yavaş yavaş açılırken, genel kanı uzaktan çalışmanın ülkeler ve işletmeler arasında farklılıklar göstermekle birlikte değişik boyut ve biçimlerde daha da yaygınlaşacağı yönünde. Optimist Yayın Grubu olarak hazırladığımız bu kitapçıkla, sizi uzaktan çalışmanın yaratacağı sorunlar ve çözüm önerileri üzerinde birlikte düşünmeye davet ediyoruz. Saygılarımızla, Optimist Yayın 412 72 13 Dökümana ulaşmak için aşağıdaki linkten ücretsiz indirebilir ve dostlarınızla paylaşabilirsiniz. HARVARD BUSINESS REVIEW PRESS’ten “DİJİTAL DÖNÜŞÜM SERİSİ” YAPAY ZEKÂ Çağımızın en önemli genel maksatlı teknolojisi yapay zekâdır. Yöneticiler için yapay zekâ, çığır açan bir teknoloji niteliği taşıyor. Çalışanlar, işlerini elinden alacağından korkuyor. Danışmanlar onu her derdin çaresi gibi görüyor. Medya ise sınırsızca abartarak veya küçümseyerek anlatıyor. Yapay Zekâ kitabı, yapay zekânın siz ve işiniz için neler yapabileceğini açık ve net bir şekilde ortaya koymak amacıyla yazıldı. Her ölçek ve sektördeki şirketlerin yöneticileri için hazırlanmış bu kitapta, yapay zekânın geleceği üzerine yazılmış en yeni ve en açıklayıcı makalelerden bazılarını bir arada bulacaksınız.• Thomas Davenport• Erik Brynjolfsson• Andrew McAfee HBR Dijital Dönüşüm Serisi, şirketinizin geleceğini şekillendirecek konulara dair yaklaşımınızı geliştirmeye ve fikirlerinizi derinleştirmeye yardımcı Business Review’in blok zinciri, siber güvenlik, yapay zekâ gibi hızla değişen ve geleceği şekillendiren konularla ilgili hazırladığı kitaplar, organizasyonları bugünün rekabet koşullarına ve yarına hazırlayacak en iyi araştırmalara, röportaj ve analizlere yer veriyor; uygulamaya yönelik öneriler sunuyor. HARVARD BUSINESS REVIEW PRESS’ten “DİJİTAL DÖNÜŞÜM SERİSİ” BLOK ZİNCİRİ İnternetin baş döndürücü evrimi, verilere erişim ve iletişim şeklimizi değiştirirken veri bütünlüğü ve depolama alanında daha yavaş bir ilerleme gerçekleşiyor. Blok zinciri teknolojisi bu alanda ortaya çıkan sorunlara çözüm olabilir. Blok Zinciri kitabı bu teknolojinin şirketinizi ve sektörünüzü nasıl etkileyeceğini öngörebilmenizi sağlıyor. Teknoloji konusunda uzman olmayan lider, yönetici ve her düzeyden çalışana, bu dönüşüme ayak uydurma konusunda yardımcı oluyor.• Patrick Murck• Allison Berke• Catherine Tucker HBR Dijital Dönüşüm Serisi, şirketinizin geleceğini şekillendirecek konulara dair yaklaşımınızı geliştirmeye ve fikirlerinizi derinleştirmeye yardımcı Business Review’in blok zinciri, siber güvenlik, yapay zekâ gibi hızla değişen ve geleceği şekillendiren konularla ilgili hazırladığı kitaplar, organizasyonları bugünün rekabet koşullarına ve yarına hazırlayacak en iyi araştırmalara, röportaj ve analizlere yer veriyor; uygulamaya yönelik öneriler sunuyor. Gündeme bomba gibi düşen Facebook skandalı, akademik çevrelerde zaten uzun süredir tartışılan dijital devrim, sosyal medyanın gidişatı ve “Büyük Veri”nin Big Data tehlikeleri mevzusunu insanların günlük konuşmalarına sokacak bir etki yarattı. 2016’daki ABD başkanlık seçimleri ve İngiltere’de Avrupa Birliği’nden ayrılma yani Brexit’i etkilediği düşünülen skandalın ana kahramanı Cambridge Analytica isimli bir İngiliz şirketi… Londra merkezli bu büyük veri analizi şirketinin 41 yaşındaki CEO’su Alexander James Ashburner Nix, ismini ilk Brexit’te duyurdu. Cambridge Analytica, 50 milyon kişiye ulaştı Şirket, 2014’te yani ABD’deki seçimlerden iki yıl önce Amerikalı Facebook kullanıcılarını hedef alan “thisisyourdigitallife” isimli bir uygulama geliştirdi. Bu anket uygulamasını yükleyenler birkaç dolar kazanıyordu. Böylece 270 bin kişi “thisisyourdigitallife” uygulamasını indirdi. Facebook uygulamayı yükleyenlerin profil bilgilerini Cambridge Analytica’yla paylaştı. Ama bu buzdağının sadece görünen yüzüydü çünkü profil bilgileri paylaşılanlar sadece bu uygulamayı yükleyenler değil, listelerindeki tüm arkadaşlarıydı. Böylece şirket 50 milyon kullanıcının bilgisine erişmiş oldu. Arkadaşınız bir uygulama indirdi diye sizin bilgilerinizin de Facebook eliyle bir şirkete verildiğini düşünün. İşte Cambirdge Analytica, elde ettiği bu Facebook verilerini başka kaynaklardan bulduğu bilgilerle birlikte analiz ederek Trump’ın kampanyasında kullandı. Bu veriler doğrultusunda seçmenlerin nasıl bir etnik kökene, cinsel yönelime, siyasi duruşa ve kişiliğe sahip olduğunu yüzde 90’a varan doğruluk payıyla belirleyip gruba hatta bireye özel propaganda içerikleri üreterek onları manipüle etti. Örneğin muhafazakâr, yoksul ve beyaz bir gruba, sürekli zengin siyahilerle ya da kürtaj hakkıyla ilgili içerikler sunarak onları provoke edip görüşlerini pekiştirdi. Diyelim ki asla Trump’ı desteklemediği anlaşılan, demokrat, gey ve oy kullanmama ihtimali olan birine, sadece onun göreceği, demokrasi inancını zedeleyecek içerikler ya da reklamlar sunarak sandığa gitmesini önlemeye çalıştı. Hedef kişiye özel hazırlanan ve kişiselleştirilmiş içerikler sundu. Şirketin CEO’su Nix, Concordia Summit’deki röportajında sadece büyük grupları değil mahalleleri, apartmanları hatta tek tek bireyleri hedefleyebildiklerini, bir kişinin gördüğü içeriğin komşusu tarafından görülmediğini, ona özel ayrı bir içerik ya da reklam üretildiğini ve bu şekilde seçmenlerin manipüle edilebildiğini anlattı. Zuckerberg “hata yaptık” dedi Tüm bu skandal ayrıntılarıyla New York Times ve Observer of London tarafından ortaya çıkarıldığında Facebook hemen bir açıklama yaparak 2017 yılında Cambridge Analytica’yla ilişkisini kestiğini ve ayrıca tüm bunların veri gizliliğinin ihlali anlamına gelmediğini duyurdu. Başkan Yardımcısı ve Genel Müdür Vekili Paul Grewal, kullanıcıların verileri bilerek paylaştığını, bilgi hırsızlığının söz konusu olmadığını, anketlere katılırken bilgilerin paylaşılmasına onay verildiğini söyledi. Buna rağmen Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg, Cambridge Analytica’nın Facebook’la arasındaki güveni suiistimal ettiğini, bunun aynı zamanda verileri paylaşan kullanıcıların Facebook’a güveninin de suiistimal edilmesi anlamına geldiğini söyleyerek “hata yaptık” dedi. Ama tüm bunlar Facebook’un piyasa değerinin 70 milyon dolar azalmasını engellemediği gibi şirket ABD’de tüketici haklarını korumakla görevli Federal Ticaret Komisyonunun başlattığı soruşturma sonucunda belki de trilyonlarca dolar para cezasıyla karşı karşıya kalacak. Teknolojinin siyaset ve toplum üzerine etkileri konusunda çalışmalar yapan sosyal bilimci ve yazar Zeynep Tüfekçi, New York Times’taki yazısında, “Grewal haklı çünkü bu teknik anlamda bir ihlal değil. Aslında daha da sıkıntı verici bir şey… Bu, insanların yalnızca sosyal etkileşim için dahil oldukları ama devasa bir gözetime maruz kaldıkları Facebook’un iş modelinin tamamen doğal bir sonucu… Facebook bizim profilimizi çıkararak para kazanıyor ve daha sonra bunu reklam verenlere, siyasi aktörlere ve başkalarına satıyor. Bunlar, Facebook’un memnun etmek için çok çalıştığı gerçek müşterileri…” diyor. Dijital devrim kendi evlatlarını mı yiyecek? Sorunun Cambridge Analytica’nın yaptığının ötesine geçtiğine dikkat çeken Tüfekçi, çok önemli sorular soruyor “Facebook, başka hangi uygulamalara verileri kullanma izni verdi? Bir gün veri gizliliğine önem veren, bu nedenle veri saklama ve kullanımına kısıtlamalar getireceği yönünde çağrıda bulunan bir seçim kampanyasını veya siyasetçiyi desteklememe kararı alırsa ne olacak? Ya bu verileri sadece bir siyasi kampanyayla paylaşır ve ötekiyle paylaşmazsa ya da kendi çıkarlarıyla uyumlu olan adaylara daha iyi reklam tıklanma oranları verirse ne olacak?” İnternetin harika bir özgürlük alanından sürekli bir gözetimin sürdüğü Foucault’nun hapishanesine dönüşmesini engelleyecek olan, bu sorulara verilecek doğru cevaplarda yatıyor. Bu skandalla Facebook ön plana çıkmış olsa da, Google gibi arama motorları, Youtube gibi video paylaşım platformları, Twitter gibi onlarca sosyal medya uygulaması, büyük verinin kullanımı bakımından bıçak sırtı bir yerde duruyor. Net Delusion The Dark Side of Internet Freedom kitabının da yazarı olan araştırmacı gazeteci Evgeny Morozov; internetin sadece özgürleştirdiğine inanan ama risklerini görmeyenleri “siber ütopyacı” olarak nitelendiriyor. İnternetin karanlık yönünü kavrayan, şirketlerin yarattığı siber takip ve taciz teknolojisini gören ve bunların otoriter rejimlere satılmasını eleştirenleriyse “siber gerçekçi” diye tanımlıyor. Cambridge Analytica skandalının, diğer tüm etkisi bir yana, siber ütopyacıların gözünün açılmasına ve siber gerçekçilerin sayısının artmasına yol açacağı kesin. Ben Map, Google Map Facebook skandalından sonra verilerimizin ne için ve hangi amaçlarla kullanıldığı kafamızı iyice kurcalar oldu. Dijital dünyada bugüne kadar öyle çok da dikkat etmediğimiz başka neler oluyor? Bu çağın ajanlarının James Bond kadar karizmatik ve yakışıklı olmasalar da işlerini en az onun kadar iyi yaptıkları ortada. İster çevrimiçi olsun ister çevrimdışı, dijital ortamda her hareketimiz bir iz bırakıyor ve kullandığımız platformlar tarafından bunlar kayıt altına alınıyor. Google’a bakalım… Dünyanın en yaygın arama motoru Google’ın kullanıcıları hakkında bilgi topladığı bir sır değil. Verilerin reklam amaçlı kullanımı, hepimizin karşılaştığı ve artık kanıksadığımız bir hal ama mesela Google Map’in gittiğiniz her yerin gün gün, dakika dakika kaydını tuttuğunu biliyor musunuz? İşletim sistemi Android olan bir cihaz akıllı telefon, tablet ya da bilgisayar kullanıyorsanız, bilin ki James Bond Google sizi takipte… “Zaman Çizelgesi” fonksiyonuyla ziyaret ettiğiniz her yerin listesini tutuyor. Gün içinde hangi yollardan geçerek, nereleri ziyaret ettiniz? Siz unutsanız da Google Map unutmaz. Eğer sayfasına girerseniz geçen yıl, bugün nerelere gittiniz görebilirsiniz. Korkmayın, yine bu sayfadan tüm geçmişinizi ya da istediğiniz bir zaman aralığını silmeniz mümkün. Verilerin tutulmasını engellemek için konum geçmişinizi tamamen kapatabilme seçeneğiniz var. Bunun için sayfada yer alan “Konum Geçmişini Duraklat” sekmesini tıklayabilirsiniz. Yazan Çiğdem Zeynep Aydın Herkese merhaba ve hepimize iyi yıllar! Aralık ayında yazamamamın mahcubiyetiyle, yeni yılın ilk haftasonunda erkenden uyanıp şahane bir kitabı size anlatmak istedim. Yeni yılda okuduğum çeşitli kaynaklar, 2018 ve takip eden yıllarda teknolojik yeniliklerin artık efsanevi birer fısıltı olmaktan çıkıp hayatımıza doğrudan etki edeceğini gösteriyor. Hepimiz okuyoruz, karşılaşıyoruz, tartışıyoruz Yapay zekâ meslekleri öldürecek mi, Bitcoin geçici bir heves mi, Buluta geçmek gerçekten güvenli mi, Drone’lar mahremiyeti ihlal mi ediyor? Gerçekten de teknoloji sanki artık daha önce hiç olmadığı kadar hayatımızın içinde. Her şey giderek birbiriyle daha bağlantılı, daha entegre hale geliyor. Benim geçen yılki en büyük “pratik şaşkınlığım”, çantamın içinde anahtarlarımı bulmak için debelenirken kapı komşumun, telefonundaki uygulama üzerinden kapısını tık diye açması olmuştu. Tık diye açılan kapıdan biraz daha yukarı çıkın ve evin tamamını görüş alanınıza almaya çalışın. Yaptınız mı? O zaman biraz daha yukarı çıkın, şimdi sokağa hâkimsiniz. Haydi şimdi biraz daha yukarı çıkın, çıkın, çıkın… Evet, artık tüm şehri görüyorsunuz. Şimdi, o yükseklikte gezinmeye başlayın ve şehre hâkim kalın, çünkü şimdi akıllı şehirlerden konuşacağız. İnfoloji firmasının katkılarıyla Optimist Yayınevi’nin bizimle buluşturduğu “Akıllı Şehirler, Dijital Ülkeler”, Cisco Global Akıllı Şehirler İş Kolu’nun kurucusu Caspar Herzberg’in kitabı. Cisco İcra Kurulu Başkanı John Chambers’ın önsözüyle başlayan kitap, bize hem Akıllı Şehir kavramı ile ilgili derinlemesine bilgi veriyor, hem de Suudi Arabistan, Mısır, Çin, Hindistan gibi ülkelerde Akıllı Şehir hedefleri doğrultusunda atılan doğru, yanlış, iyi, kötü adımları ve deneyimleri anlatıyor. Akıllı Şehir nedir? Akıllı şehir, şehirlerin barınma, ulaşım, enerji, güvenlik konularında sınırlı kaynakları daha etkin ve verimli kullanabilecekleri yöntemlere olan ihtiyaçtan doğmuş bir kavramdır. Akıllı şehir, yerel yönetimlerin bilişim ve iletişim teknolojilerini kullanarak çevre, enerji, ulaşım gibi kaynakların kullanımında operasyonel verimliliği artırıp kamu ile bilgileri paylaşması ve hem kamu hizmetinin kalitesini hem de vatandaşların refahını artırması anlamına geliyor. Sensörler, veri ve makine zekâsı, “akıllı şehirler” olarak bilinen gelişmiş şehir merkezlerini meydana getirerek bir şehrin işleyişinin nasıl olduğu ve ne kadar enerjiye ihtiyaç duyduğu konusundaki algılarımızı değiştiriyor Ülkemizde şimdilerde akıllı sokak aydınlatması, ATM izleme-yönetim sistemi, akıllı sayaç okuma vb. gibi uygulamaları bulunan ve hızla gelişen Akıllı Şehir konseptinin, dünyada örneklerini gördüğümüz sürücüsüz araç teknolojileri, robotik süreç yönetimi, alternatif enerji çözümleri gibi uygulamaları kapsayacağı günler hiç de uzak değil. Şehirler bugün bastırılamaz iki saldırıyla karşı karşıya. Biri eşi görülmemiş bir nüfus artışı, diğeri ise dijital yetenekler gerektiren çok büyük miktarda veri. Her ikisinin de yararları olmasına karşın ikisi de pek çok ülkede, özellikle yükselen ülkelerde şehir yaşamının kalitesine karşı yaygın bir tehdit oluşturuyor. Nüfus artışı, yaşam alanlarının bu artışa cevap verememeye başlaması, işsizlik artışı, kaynakların kısıtlı olması, verinin her zamankinden çok ve büyük olması, halihazırdaki altyapı sistemlerinin artan nüfusun ihtiyacına yetişememesi, tüketimin her zamankinden daha fazla olması, ülkeleri proaktif bir anlayışla “bir şeyler yapma”ya itti. Özellikle var olma savaşını sürdüren ülkeler daha erken ve daha büyük adımlar atarak alanlarında ilke imza atan dönüşümler gerçekleştirdiler. Hayatta kalmak için bunu yapmak zorundaydılar… Bu nedenle, Akıllı Şehirler’in doğduğu topraklar Doğu oldu. Suudi Arabistan, Hindistan, Kore, Çin, Mısır, Malezya gibi ülkeler, yukarıda sayılan problemlerle mücadele etmek için “akıllı” olma yoluna gittiler. Herzberg’in cümlesini alıntılayacak olursam “Bu ülke ve şehirler, daha çetin koşullar altında ve daha az kaynakla daha fazla insanı barındırmak için kentsel dijital devrimin takipçileri değil öncüleri olmak zorunda.” Bu demek değil ki Batı ülkeleri için her şey güllük gülistanlık. Elbette Batı ülkeleri de rekabete hazırlıklı olmalı ve kendi akıllı çözümlerini kurgulamalılar; çünkü dijitalleşmenin getirdiği hız, dengeleri değiştirip Doğu ülkelerini bir anda Batı ülkelerinin önüne geçirebilir. Yani aslında Batı ülkeleri de dijitalleştirilmiş hizmetlere-o kadar acil olmasa da-en az Doğu ülkeleri kadar bağımlılar. Kitabımız bize, bir şehrin ne olduğu ve ne olabileceği yönündeki algılarımızı yeniden belirlememiz konusunda yardım ediyor ve geleceğin şehirlerinin bize ve gelecek kuşaklarımıza nasıl katkısı olacağını öğretiyor. Gerçek hikâye ve deneyimlerle; Doğu ülkelerinin adım adım Akıllı Şehirleri benimseme yolculuğunu Cisco perspektifinden anlatıyor. Kitabımız önümüzde açık kalsın, okumaya devam etmeden önce isterseniz biz birazcık da kendi ülkemizdeki atılımlara bakalım. Akıllı Şehirlerden bahsedip de kendi ülkemizdeki gelişmelere duyarsız kalmak içime sinmiyor, o yüzden zaten yeteri kadar “spoiler” verdiğimi düşünüp kitabın tamamını okumayı size bırakıyorum ve kısıtlı alanımda biraz da Akıllı Şehirler ve Türkiye’den bahsetmek istiyorum. Türkiye’de Akıllı Şehir teknolojisinin öncüsü olan Türk Telekom, ilk Akıllı KenTT projesini 2015 yılında Karaman’da duyurmuştu. Benim de Türkiye’deyken bir parçası olduğum firma olan İnnova’nın, hem Karaman’da, hem Kars’ta sunduğu uygulamalardaki yeni nesil “Nesneler arası haberleşme platformu” IoT tabanlı çözümler sayesinde Akıllı Şehirler Projesi’ne çok önemli destekleri mevcut. Örneğin İnnova tarafından kurulan Akıllı Şehir Operasyon Merkezi ile yönetilecek olan Akıllı Kavşak uygulaması, Kars’ta trafik ışıklarının dinamik olarak kontrol edilmesini ve trafik yoğunluğunun yönetilebilmesini, buna bağlı olarak yıllık litre yakıt tasarrufu sağlanmasını hedefliyor. İnnova, IoT platformunun geliştirilmesinden, yönetim ve izleme ekranlarının oluşturulmasına, operasyon merkezinden kiosk ve digital signage uygulamalarına kadar birçok çalışmayı entegre biçimde başarıyla gerçekleştiriyor. Türkiye’nin Akıllı Şehir beklentilerini ortaya çıkaran, Türkiye Bilişim Vakfı, Deloitte ve Vodafone’un ortak bir çalışmasının ürünü olan “Akıllı Şehir Yol Haritası Raporu” da akıllı şehirlerin, ülkemizin gayri safi milli hasılasına yılda yaklaşık 30 milyar liralık katkıda bulunacağını öngörüyor 1 Aralık 2016. Evet, hem akıllı şehirler kavramı, hem Nesnelerin İnterneti IoT, tek bir yazıyla anlatılabilecek gibi değil. Ben elimden geldiğince kısa, öz ve kendimle muhalefete girişmeden tanıtmaya çalıştım. Akıllı şehirlerin maliyeti, dezavantajları, kritik verinin kullanımı, olası güvenlik tehditleri gibi pek çok soru işaretini de bir başka yazıya bırakıyorum. Meraklısı için bu yazıyı yazarken göz gezdirdiğim kaynakları yazının sonuna ekledim. Hepinize keyifli okumalar. Irmak Parlat Araştırdığım kaynakların linkleri Akıllı Şehirler, Dijital Ülkeler, Caspar Herzberg, Optimist Yayınları Türkiye Bilişim Vakfı, Akıllı Yol Haritası, İnnova – SkywaveIoT Platformu, Türk Telekom Akıllı Şehirler, Fortune Dergisi, Yol açın! Akıllı şehirler geliyor İnnova – Skywave Broşürü, erişimi için tıklayın Son 25 yıldır değişime ayak uydurmakta epey zorlandık. Ancak önümüzdeki on yıllarda, yepyeni teknolojilerin çalışma, yaşama ve inovasyon yapma yöntemlerimizi değiştirmesiyle birlikte, değişimin tabiatını anlamakta bile güçlük çekmeye başlayacağız. Hızlı hareket etmek yetmeyecek; nereye gittiğimizi, oraya nasıl ulaşmayı planladığımızı ve nasıl bir rol üstleneceğimizi de bilmemiz gerekecek. Bir başka deyişle, inovasyon haritasını çıkarmayı öğrenmemiz kitap ayrıca size genellikle kafa karıştırıcı ve jargon yüklü inovasyon dünyasında sizin ve şirketiniz açısından doğru yolu bulmanızı sağlayacak bir dizi araç sunacak. Çığır açan yeni araştırmalara nasıl yaklaşacağınızı, açık kaynaklı inovasyon stratejilerini nasıl yürüteceğinizi, yeni iş modellerini nasıl geliştireceğinizi ve temel faaliyet alanınızı tehlikeye atmadan yeni ufuklara nasıl yelken açacağınızı hakkında yazan birçok kişi var. Bunlar arasında Greg Satell favorilerimden biri. Kapsamlı araştırmaları ve inovatif bakış açılarını pratik bir tarzla birleştirerek, uygulamacılara yönelik bir eser ortaya çıkarıyor. Greg’in çalışmaları her zaman ufuk açıcı bir fikir kaynağı olmuştur. —Alex Osterwalder, İş Modeli Tablosunun yaratıcısı, İş Modeli Üretimi ve Value Proposition Design kitaplarının yazarı Greg Satell’in yeni kitabının çıktığını görür görmez–Twitter’dan, Harvard Business Review’den ya da başka bir yerden–yeni bir şey öğreneceğimi ve okurken eğleneceğimi bilirim. Satell özellikle bir inovasyon stratejisi tasarlamak ve hayata geçirmek için gerekenler konusunda mükemmel şeyler yazıyor. Bunlar, öğrencilere verdiğim derslerde ve yöneticilere danışmanlık yaptığım sırada çok yararlandığım türden şeyler. —Robert Sutton, Stanford Üniversitesi İşletme ve Mühendislik Profesörü, IDEO Üyesi Greg Satell’in inovasyon ve teknolojinin iş dünyasını nasıl değiştirdiğine dair müthiş önsezileri var. Benzersiz perspektifiyle gerçekleştirdiği inovasyon deneyiminin iç işleyişine dair araştırma, hepimizi bilgilendiriyor. Onun bu keşif yolculuğundan herkesin öğreneceği şeyler var. —Dr. James Canton, CEO, Institute for Global Futures, Future Smart kitabının yazarı 10 milyar dolarlık bir şirketin baş stratejisti olarak, inovasyon her zaman öncelikli konularım arasında yer alıyor ve Greg bu kitabında bu konuda harika ve pratik bir kılavuz sunuyor. Zekice göz boyamaların ve sloganların ötesine geçen kitap, dünyanın en inovatif kurumlarından derlenen basit, kullanımı kolay bir çerçeve sunuyor. Greg, üst düzey iş deneyimi sayesinde anlattıklarını bizzat yaşamış bir isim. Benim açımdan bu çok önemli bir konu. —Rishad Tobaccowala, Publicis Groupe Baş Stratejisti İnovasyonun püf noktası, şansı tasarımla birleştirmek, beklenmedik şeyler için planlanmış bir alan yaratmaktır. Greg bu ince çizgi üzerinde başarıyla yürüyor. İlkeleri hem pratik, hem de beklenmedik alanlardan gelen beklenmedik fikirlere kucak açan türden. İnovasyon süreci de böyle bir gerçeklik gerektirir. —Alph Bingham, InnoCentive’in ortak kurucusu ve eski CEO’su Yazı dolaşımı
yeni dijital çağ kitap özeti